Cumartesi, Aralık 15, 2018

Edebiyat ve temel bilimler

Düşüncelerimin olgunlaşmadığını düşünmeye başladım, kesin yargı olarak değil tam olarak ama tez ileri süren bir belirginlik yok düşüncelerimde. Her konu için değil tabi bazı konuları rahat tartışabiliyorum bazı konulara ise girmeye Cesaret dahi edemiyorum. 

Öğrendikçe ve okudukça düşüncelerim olgunlaşıyor bazen değişiyor da temel olarak, yanlışlandıkça ve doğrulandıkça doğru olanı bulma yolculuğunda yanlış patikaları ve yolları eleyip uzun sürse de doğru patikalardan ilerlemeyi görmek en azından doğru yolda olduğumu hissettiriyor. 

Her insanın bir yolunun ve yolculuğunun olduğunu düşünüyorum bu hayatta. Bolca metaforlarla bu konuyu anlatmak isterdim ama günümüz okuyucusu bunu oldukça sıkıcı bulacaktır. Ancak benim söylemek istediğim şey: insanın bu kendi doğru yolunu bulma serüveninde yeterince olgunlaşması gerektiği. Bunu kendimden görerek söylüyorum ki çok eksiğimiz var bunun için de en erkenden edebi eserleri; klasik edebi eserleri ve temel bilimsel eserleri tez elden anlayarak okumak. Bunu Mühendislik doktora öğrencisi olarak söylüyorum ki her bilimden yeteri kadar temel bilgi almamız gerekiyor. Fen Bilimleri , Sosyal bilimlerdeki temel bilgileri kavramamız kendi doğrularımızı bulmada büyük yol gösterici olacaktır.  Okuldaki öğrendiğimiz bilgilerin asla yetmeyeceğini hepimiz biliyoruz zaten. Sosyal bilimler üzerine eğitim almış kişinin Fen bilimleri, fen bilimleri üzerine eğitim almış kişinin sosyal bilimlerdeki açığını mutlaka kapatması gerekiyor. Aslında bu bilimler mesleki ve hayatın temellerini ve gerçek işleyişini kavramamız için gerekli temel bilgiler. İnsanlığın temel değerleri, kendi iç dünyamızın asıl sorunlarına değinecek ve buradaki sorunlarımızı çözmeye yarayacak bilgiler değiller. 
Kendimizi ve insanlığın ortak değerlerini tanımamız için edebiyata yönelmemiz gerektiği çok açık. 

Çünkü edebiyat insanı bir çok açıdan değerlendirir ve insanı anlatır. Hepimizin ortak değerleri ve özellikleri üzerinde durarak kendimizi ve kim olduğumuzu görmemizi sağlar. Edebi eserler okuyunca yalnızlığımın ortadan kalktığını rahatlıkla söyleyebilirim. Ve insanın yalnızlık problemi de varoluşsal en büyük sorunlarından birisidir. Okudukça ve bildikçe evrendeki yalnızlığımız azalıyor ve anlatılan karakterler, yazar ve diğer tüm insanlarla kenetlenme hissetirecek bir bağ kuruyorum. Önce, sahip olduğumuz değerlerin diğer insanlarda da olduğunu görünce aslında birbirimize ne kadar benzediğimizi, sergilediğimiz davranışların neden sonuç olarak birbirine çok benzediğini görüyorum. Edebiyat kendimize bakmamız için ayna görevini görüyor. Kendimize bakarken hem kendimizi hem de kendimizde başkalarını, başkalarında ise kendimizi görüyoruz. Bunu anladıktan sonra yani insanların kader yazgısının ortak olduğunu görünce artık kişiler üzerinden değil gerçek fikirleri değerlendirmeye başlıyorsunuz. Çünkü sorunun kişilerde olmadığını görüyorsunuz. Asıl suçlu cahiller değil cehaletin olduğunu görüyorsunuz. (Cahillerin suçlu olup olmadığı başka bir tartışma konusu). Daha sonrasında cehaletin nasıl ortaya çıktığını neden kaynaklandığını sorgulamaya başlıyorsunuz yani artık fikirler üzerinde düşünmeye başlıyorsunuz. 

Edebi eserleri okudukça ne kadar çok eksiğim olduğunu görüyorum, yargılarım bir bir yerlerinden sökülürken, yanlışlarım yüzüme çarpıyor, sahip olduğum ön yargılar bazen beni utandırıyor. Bundan ötesi bilmediğim çoğu şeyi yeni öğreniyor, hiç görmediğim dünyaları, mekanları, karakterleri, insanları ve doğayı tanıma fırsatı elde etmiş oluyorum. Bu da insanın düşünce dünyasına çok büyük katkıda bulunuyor. Bu nedenle mümkün olduğunca temel edebi eserleri bir an önce okumak gerekiyor. Ne kadar çok okursak yanlışlarımızdan o kadar çabuk kurtuluruz ve bilginin ışığında huzurlu bir güneş banyosu yaparız. Bilginin ve gerçeğin insana verdiği huzur paha biçilmez gerçekten. Başka hiçbir şey bana bu cesareti ve huzuru vermiyor desem yalan olmaz.

Bu nedenle okumam gereken edebi eserleri bitirmeden birazcık bir şey biliyorum bile demeyeceğim. Hala bilmediğim çok şey var ve evrenin gerçekleri karşısında hiçbir şey bilmeyen boş teneke kutusundan farkım yok. Böyle söylemek zorundayım çünkü gerçek bu. Ne kadar çok şey bilmediğimizi kabul edersek zamanla daha çok şey bileceğiz. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder